23 Nisan 2014 Çarşamba

Savaşmak

                Miğferi nefes almasını zorlaştırıyordu. Tek bir el hareketiyle çıkardı onu. Dokuz saattir kıçı yere değmemişti. Artık ince ve güçsüz bacakları, vücudunu taşıyamazdı. Dizlerinin üstüne çöktü. Gözünden akan yaşlar burnuna ulaşmadan kararıyordu. Daha dokuz gün olmasına rağmen savaşmak, asker olmak, düşüncelerle dolu beynine zor geliyordu. Bilmediği bir nedenden dolayı, sadece ona doğru koşturan, sözde ‘’düşman’’ isimli üç kişiyi öldürmüştü. Arkadan gelenler, aciz bedenine çarpıp geçiyorlardı. Aldırış etmedi onlara. Elindeki tüfeği çarptı yere. Sonra birkaç tanede bombayı. Üzerinde, geldiği kasabadaki tüm insanları öldürebilecek kadar çok mühimmat vardı.
                Küçük bir kirlenmede bile hemen yıkadığı elleri simsiyah. Güzel kokularla harmanladığı vücudu, güzel olmayan tüm kokuları içinde barındırıyor. Mathilda’nın bakışları artık ütopik dünyasına ait. Mathilda’nın güzel sesi ve saçları da. Artık yok olmanın eşiğinde. Mutluyken bile hissedemediği böbreklerini hala hissedemiyor.
                Yakınında patlayan bir bombanın etkisiyle yığıldı yere. Gökyüzünün kusursuzluğu altında göz yaşlarına engel olamıyor. Ölüyor, diğer insanlar yaşarken. Gramofon çalıyor uzaktan. Üzerindeki son birkaç parça eşyayı da çıkartıp sese doğru koşuyor. Tam yirmi beş tane büyük adımdan sonra vuruldu sözde düşmanları tarafından. Otuz ikinci adımda dört defa daha. Son adımı da kırk dördüncüydü. Öldü, savaş çatısı altında. Diğerleri gibi. Bugüne kadar doğan iki insandan birinin öldüğü gibi.



             Virgül
Bir virgül dilimin ucunda, 
Ezik ve kekremsi, 
Her bütüne meydan okuyan 

                                  Oktay Rıfat Horozcu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder