Saat
onu on dokuz geçiyor. Uykuya aç bedenim her zamanki doyumsuzluğunu yaşıyor.
Ellerim "e" tuşu olmayan daktiloya olabildiğince yavaş vuruyor ve
bazı harfler okunamayacak kadar silik çıkıyor. Odanın bir penceresi olmaması
uyku isteğimi arttıran nedenlerden biri olmalı. Yanımda oturan ve fazlasıyla
sigara kokan adam müsaade istiyor. Bunu yaklaşık bir buçuk saat önce
istemeliydi. Geç kaldığı için onu cezalandırıp cevap vermiyorum. Cevap verip
vermemem umurunda değilmiş gibi, üç saniye bekledikten sonra hiç bu odada
olmamış gibi odayı terk ediyor. Sahi! Bu adam neden buradaydı. Yazmayı bırakıp karşımdaki
boş duvara bakıyorum. Bu adamın gülüşünü hatırlıyorum. Kahkaha attığını
hatırlıyorum. Suratını buruşturup sonrasında yine kahkaha attığını
hatırlıyorum. Suratını neden buruşturduğunu düşünüyorum. Suratını
buruşturduktan sonra neden kahkaha attığını düşünüyorum. Sanki bu odada hiç
olmamışım gibi hissediyorum. Aslında şuan tam olmam gereken yerde; üç yıl önce
ayrıldığım karımın kollarında olduğumu fark ediyorum. Karımın saçlarımı
karıştırdığını hissediyorum. Tenime dokunan parmaklarını hissediyorum. Karımın
şuan nerede olduğunu düşünüyorum . Üç yıl önce ayrıldığım karınım öldüğünü
hatırlıyorum ve "nerede olduğum" düşüncesi aklıma geldikçe,
ilkokuldaki öğretmenimin verdiği ilk ödevi yapmayı unuttuğumda saçlarımın
arasından enseme doğru inen ter akışının, tekrar aşağıya doğru inişini
hissediyorum. Ayaklarımın gittikçe
küçülmesi karşısında kayıtsız kalıyorum. Bir çocuğun ayaklarından farksız bir
hal alıyorlar. Tuşlarına bastığım daktilo havalanıyor. Kalemler masanın
üzerindeki kağıtları karalıyor. Odanın kapısı açılıyor ve içeri hizmetli kadın
giriyor. Göz göze geliyoruz ve bir parçası koşarak uzaklaşırken bir parçası
hala gözlerime bakmaya devam ediyor. Ona kilitlenip kalıyorum. Sonrasında
içeriye diğer hizmetliler ve annem ve babam ve kardeşlerim ve biraz
önce yanımda oturan sigara kokulu adam geliyor. Yoğun bir tiz ses onların
dediklerini duymamı engelliyor. Ağlamak istiyorum. Babamdan bisiklet isteyip almadığı gündeki
gibi ağlamak istiyorum. Annemden yediğim ve nedenini hiçbir zaman bilmediğim
dayaklardan sonraki gibi ağlamak istiyorum. Hayalinin dahi beni terk eden
karımın öldüğünü öğrendiğim günkü gibi ağlamak istiyorum. Ağlamak istiyorum hep
istediğim ve hiç olmayan şeyler için. Ağlamak istiyorum Paris'i hiç görmediğim
ve hiç göremeyeceğim için. Ağlamak istiyorum şuan ölüyor olduğum için... Sağ
kolumun uyuşukluğu üzerine düşüp, hala üzerinde olduğum için olsa gerek.
Etrafımdaki insanlar şok ve üzüntü içerisinde. Sigara kokulu adam hariç.
Elindeki küçük kutuyu gözümün hizasına getiriyor. Beni öldüren her neyse onu
sergilediğini anlıyorum. Odayı terk
etmek için müsaade istiyor. Onu cezalandırıp cevap vermiyorum. Yada,
veremiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder