12 Ekim 2016 Çarşamba

Sır

                Saat onu on dokuz geçiyor. Uykuya aç bedenim her zamanki doyumsuzluğunu yaşıyor. Ellerim "e" tuşu olmayan daktiloya olabildiğince yavaş vuruyor ve bazı harfler okunamayacak kadar silik çıkıyor. Odanın bir penceresi olmaması uyku isteğimi arttıran nedenlerden biri olmalı. Yanımda oturan ve fazlasıyla sigara kokan adam müsaade istiyor. Bunu yaklaşık bir buçuk saat önce istemeliydi. Geç kaldığı için onu cezalandırıp cevap vermiyorum. Cevap verip vermemem umurunda değilmiş gibi, üç saniye bekledikten sonra hiç bu odada olmamış gibi odayı terk ediyor. Sahi! Bu adam neden buradaydı. Yazmayı bırakıp karşımdaki boş duvara bakıyorum. Bu adamın gülüşünü hatırlıyorum. Kahkaha attığını hatırlıyorum. Suratını buruşturup sonrasında yine kahkaha attığını hatırlıyorum. Suratını neden buruşturduğunu düşünüyorum. Suratını buruşturduktan sonra neden kahkaha attığını düşünüyorum. Sanki bu odada hiç olmamışım gibi hissediyorum. Aslında şuan tam olmam gereken yerde; üç yıl önce ayrıldığım karımın kollarında olduğumu fark ediyorum. Karımın saçlarımı karıştırdığını hissediyorum. Tenime dokunan parmaklarını hissediyorum. Karımın şuan nerede olduğunu düşünüyorum . Üç yıl önce ayrıldığım karınım öldüğünü hatırlıyorum ve "nerede olduğum" düşüncesi aklıma geldikçe, ilkokuldaki öğretmenimin verdiği ilk ödevi yapmayı unuttuğumda saçlarımın arasından enseme doğru inen ter akışının, tekrar aşağıya doğru inişini hissediyorum. Ayaklarımın  gittikçe küçülmesi karşısında kayıtsız kalıyorum. Bir çocuğun ayaklarından farksız bir hal alıyorlar. Tuşlarına bastığım daktilo havalanıyor. Kalemler masanın üzerindeki kağıtları karalıyor. Odanın kapısı açılıyor ve içeri hizmetli kadın giriyor. Göz göze geliyoruz ve bir parçası koşarak uzaklaşırken bir parçası hala gözlerime bakmaya devam ediyor. Ona kilitlenip kalıyorum. Sonrasında içeriye diğer hizmetliler ve annem ve babam ve kardeşlerim ve biraz önce yanımda oturan sigara kokulu adam geliyor. Yoğun bir tiz ses onların dediklerini duymamı engelliyor. Ağlamak istiyorum.  Babamdan bisiklet isteyip almadığı gündeki gibi ağlamak istiyorum. Annemden yediğim ve nedenini hiçbir zaman bilmediğim dayaklardan sonraki gibi ağlamak istiyorum. Hayalinin dahi beni terk eden karımın öldüğünü öğrendiğim günkü gibi ağlamak istiyorum. Ağlamak istiyorum hep istediğim ve hiç olmayan şeyler için. Ağlamak istiyorum Paris'i hiç görmediğim ve hiç göremeyeceğim için. Ağlamak istiyorum şuan ölüyor olduğum için... Sağ kolumun uyuşukluğu üzerine düşüp, hala üzerinde olduğum için olsa gerek. Etrafımdaki insanlar şok ve üzüntü içerisinde. Sigara kokulu adam hariç. Elindeki küçük kutuyu gözümün hizasına getiriyor. Beni öldüren her neyse onu sergilediğini anlıyorum.  Odayı terk etmek için müsaade istiyor. Onu cezalandırıp cevap vermiyorum. Yada, veremiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder