Ergenliğe
girmişti daha yeni. Sevecekti. Sarı saçlı bir kızı. Kocaman bir yüreği vardı,
hepimizi içine alabileceği. Yıldızlar ona gülecekti sonbaharın sessiz
gecelerinde. Yağmurlar ıslatacaktı, kapkara saçlarını. Düşüp bacakları
kanayacaktı. Ağlayacaktı acısına. Güzel bir kızı dudağından öpecekti.
Hissedecekti aşkı. Sesi; kuyunun dibinden geliyor gibi sertleşecekti. Boğuk
boğuk gülecekti annesine. Annesi de ona.
Belki
annesinin zorlamasıyla belki de babasının sert bakışlarıyla evden çıkmıştı,
ekmek almak için. Kırık aldığı dersleri düşünerek yürüyordu. Yada tuttuğu
takımı. Kim bilir? O gri günlerde sessizliğe bürünmüş bir meydanda, onu
öldürmeye çalışanlarla birlikteydi. Hiç olmadığı kadar cesurdu. Gezi Parkından
gelen bir yaprak çarptı başına. Yavaşça düştü yere, bizde düştük.
Tam 269
gün. Yerini bile bilmediğimiz bir hastanenin duvarı olduk, bankı olduk. Kan
olduk damarlarında gezen. Annesinin gözünden düşen birkaç damla gözyaşına
mendil olduk. Doktor olduk, onu kurtarabilmek için. Ağaç olduk iyi haberini duymak
için.
Bugün
11 Mart Salı. Berkin terk etti bizi. Ahmet’in Ethem’in yanlarına gitti. Gezi
Parkının küçük fidanı soldu. Şimdi Berkin, küçük bir kuş olarak Gezi Parkının en
ulu ağacında ziyaret edecek bizi. Biz ise onu; Feriköy Mezarlığında.
Siz
öldürdünüz, o ölmedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder