Tam seksen dokuz gün önce atmıştım sana son mektubumu.
Aradan onca zaman geçmesine rağmen postacı uğramadı hala bana. Mektup çekmecem
hasret kaldı rengarenk mektuplarına. Seni özledim Mathilda. Bana attığın
mektupları özledim. İnanır mısın; en son ne zaman yemek yediğimi
hatırlamıyorum. Birkaç parça küflü ekmeği yoğurtla zenginleştirmiştim galiba.
Tıpkı ruhumu seninle zenginleştirdiğim gibi.
Saat biri dört geçiyor. Hala yataktayım ve hala çoraplarım
ayağımda. Dün, temiz çorap bulamadığım için kirli sepetinden seçtim en az
kokanı. Buralarda harp var Mathilda. Sana attığım son mektuptan birkaç gün
sonra İngilizler girdi şehre. Bizim buralar sakin. Ama birkaç blok ötede insan
cesetleriyle kaplı sokaklar. Korkuyorum Mathilda. Bir gün o cesetlerden biri
ben olurum diye korkuyorum.
Kalbim sıkıştığı için doktora gittim Mathilda. Korkma,
büyük bir şey yok. Sigarayı azaltmam gerektiğini söyledi doktor. "Böyle
içmeye devam edersen seni de ben gömerim" dedi. Doktor, yetmiş altı
yaşındaymış. Büyük oğluyla karısını gömmüş. Kaza falan da değil, ecelleriyle
ölmüşler. Şimdi sen "Ecel ne?" diye soracaksın. Döndüğünde anlatırım
Mathilda.
Dün gece sakallarımı kestim; sen pek sevmesen de. İşaret
parmağımdan daha uzun olmuşlardı. Bu ev ruhumu karartıyor Mathilda. Gündüzleri;
saat on ile on iki arasında güneş giriyor evimize. Akşamüstü de beş gibi ama
yalnızca on beş dakika. Annemin sözünü dinleyip doğuya bakan bir ev almalıydık
Mathilda. Elektriksiz zor oluyor geceleri. Harp yüzünden haftanın sadece birkaç
günü elektrik veriyorlar şehre. Karşı apartmandaki kadın anlatıyordu geçen gün.
Kapıyı çaldı, kocaman bir poşet verdi. Sabun, mum, jilet, ekmek ve şarap almış
bana. Arkasından pek iyi şeyler söylenmese de iyi kadınmış, Mathilda.
Elektriğin olduğu günlerin birinde, Budapeşte’deki
komiser aradı beni. Sesi fazla heyecanlıydı. Muhtemelen tükürük saçarak
konuşuyordu. "Bulduk!" diye bağırdı telefonu açar açmaz. Eski bir
apartmanın bodrum katında gazeteci yakası olan birini bulduklarını, teşhis için
ilk uçakla Budapeşte’ye uçmam gerektiğini söyledi. "Tamam" diyip
telefonu prizden çektim. Habersizdi senin öldüğünden Mathilda.
Mektuba başlamadan önce
karanfil kopardım saksıdan, bitince de yanına geleceğim. Mektup eline geçer
geçmez cevap yaz. Seni seviyorum Mathilda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder