Karanlık
bir parkın kararmış bir bankında oturuyordu. Solmuştu rengi. Soldurulmuştu. İlk
başta mavisi kaybolmuştu. Sonra teker teker tüm renkler terk etmişti sessiz bir
pazartesi akşamı. Kalabalığın içinde yalnızdı. Yalnızlığın içinde kalabalık
olduğu gibi. Yavaşça ayağa kalkıp yürümeye başladı. İnsanlar suratına bakıyordu.
Zihinlerini okuyabiliyordu. Hepsi tek bir ağızdan ‘’Deli’’ diyorlardı.
‘’Keşke’’ diyip gülümsedi. Uzun süredir gülmüyordu. Uzun süredir yapılmayanlar
listesinin en üstündeydi gülmek. İki katlı kaldırımın alt katında yürüyordu. Belki
de o duruyor, yollar üzerine geliyordu. İçinden haykırmak geldi. Hangi
kelimeleri kullanacağını bilmediği için vazgeçti. Karanlık bir ara sokağa
girdi. Kedilerin mayhoş sesleri kulağına kadar geliyordu. Kedilerden korkuyordu
uzun bir süredir. Kediler de ondan. Vazgeçti kedili sokaktan ve nerden geldiği
belirsiz rüzgara bıraktı kendini.
İlk
durağı annesinin eviydi. Kadını tam dört aydır aramıyordu. Annesi aradığında da
açmıyordu. Annesine baktı son kez. Yüzündeki çizgileri derinleşmişti. Üstündeki
elbise de eskimiş. Hala güçlüydü. Kimsesi kalmadığı halde. İkinci durak yakın
bir arkadaşının eviydi. Tüm dostları orada bira tokuşturuyorlardı. Biliyordu
orada olduklarını. O da davetliydi ama gitmemişti. Uzun bir süredir olduğu
gibi. Geride kalan hayat sevgisini serpti üzerlerine. Üçüncü ve son durak olan
sevdiği kadının evine gitti. Şişman ve kıllı bir adam düzüyordu sevdiğini.
Gülümsedi ve terk etti geride kalanları. Nasıl mı? Rüzgarda onu terk etmişti.
Yere çakıldı ve öldü. Onu ilk fark eden insan gelene kadar, köpekler işedi
üstüne. Fareler kemirdi sidikli ayakkabılarını. Dostları gömdü. Biz de izledik.
Ben Hasan; derginin ölü karakteri.
Gramofon Dergi 10. Sayı
Ben Hasan; derginin ölü karakteri.
Gramofon Dergi 10. Sayı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder