10 Ağustos 2014 Pazar

Tip

                Karanlık bir parkın kararmış bir bankında oturuyordu. Solmuştu rengi. Soldurulmuştu. İlk başta mavisi kaybolmuştu. Sonra teker teker tüm renkler terk etmişti sessiz bir pazartesi akşamı. Kalabalığın içinde yalnızdı. Yalnızlığın içinde kalabalık olduğu gibi. Yavaşça ayağa kalkıp yürümeye başladı. İnsanlar suratına bakıyordu. Zihinlerini okuyabiliyordu. Hepsi tek bir ağızdan ‘’Deli’’ diyorlardı. ‘’Keşke’’ diyip gülümsedi. Uzun süredir gülmüyordu. Uzun süredir yapılmayanlar listesinin en üstündeydi gülmek. İki katlı kaldırımın alt katında yürüyordu. Belki de o duruyor, yollar üzerine geliyordu. İçinden haykırmak geldi. Hangi kelimeleri kullanacağını bilmediği için vazgeçti. Karanlık bir ara sokağa girdi. Kedilerin mayhoş sesleri kulağına kadar geliyordu. Kedilerden korkuyordu uzun bir süredir. Kediler de ondan. Vazgeçti kedili sokaktan ve nerden geldiği belirsiz rüzgara bıraktı kendini.


                İlk durağı annesinin eviydi. Kadını tam dört aydır aramıyordu. Annesi aradığında da açmıyordu. Annesine baktı son kez. Yüzündeki çizgileri derinleşmişti. Üstündeki elbise de eskimiş. Hala güçlüydü. Kimsesi kalmadığı halde. İkinci durak yakın bir arkadaşının eviydi. Tüm dostları orada bira tokuşturuyorlardı. Biliyordu orada olduklarını. O da davetliydi ama gitmemişti. Uzun bir süredir olduğu gibi. Geride kalan hayat sevgisini serpti üzerlerine. Üçüncü ve son durak olan sevdiği kadının evine gitti. Şişman ve kıllı bir adam düzüyordu sevdiğini. Gülümsedi ve terk etti geride kalanları. Nasıl mı? Rüzgarda onu terk etmişti. Yere çakıldı ve öldü. Onu ilk fark eden insan gelene kadar, köpekler işedi üstüne. Fareler kemirdi sidikli ayakkabılarını. Dostları gömdü. Biz de izledik.

     Ben Hasan; derginin ölü karakteri.


     Gramofon Dergi 10. Sayı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder