1 Haziran 2015 Pazartesi

Yarın

                Annesinin öleceği aklına gelince gözleri dolan bir çocuktum. Erkek olmama rağmen fazla ağlardım. Annem her zaman ''Göz yaşların gözlerinin ucunda duruyor'' derdi. Haklıydı da, canım yandığında, canım yanmadığında, canım yanmak üzereyken ağlardım.

                Büyüdüm. Hala annemin öleceği aklıma geldikçe ağlıyorum. Yada ölüm suratına ferman gibi yazılmış babaannemi görünce. Artık canım yandığında ağlamıyorum. Duygusuzluk mu? Hayır, daha derin duygular. Ağlayamayacak kadar çok derin duygular.

                Görmemek için kör olmaya gerek yoktur çoğu zaman. Gözleri kapatmakta bir nevi karanlığı getirir. Karanlığa sahip olmak aydınlığa sahip olmaktan daha iyidir. Gecelerin gündüzlerden daha iyi olduğu gibi. Aydınlıkta olanlar karanlığı asla bilemez. Veya arzulamaz. Peki ya karanlıktakiler? Arzuladıkları aydınlıkta aradıklarını asla alamazlar. Fazla a'lı bir cümle. Aradaki ı'larda onların içindeki azınlık. I'ların baş kaldırdığı bir günde artık ''aydınlık'' o kadar da beyaz olmayacak. Kalıplara karşı olan bir insandan bir sürü kalıp cümle. Daha net anlıyorum ki kalıplar kalıplaştırılmadığı zaman fazla korkutucu değiller.


                Yarın 2 Haziran 2015 Salı. Kalemin artık eskisi gibi yazmaması  gibi. Gülmeyi unutmak gibi. Kardeş gibi. Tüm insanlığın yok olması gibi. Barışın gelmesi gibi. Daha fazla ve daha derin. Okyanuslar gibi. Gökyüzü gibi. Parçalanmış bir gramofon gibi. İki tuşu basmayan daktilo gibi. Evet, yarın 2 Haziran 2015 Salı ve burnuma güzel yemek kokusu geliyor. Aklını kaçırmak gibi. Daha fazla gülmek gibi. Kardeş gibi. 

               Merhaba Esra'nın yeni tümörü biz dostuz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder